Hani saatlerce ağlarsın hıçkıra hıçkıra, sonra yorgun düşüp sessizce tavanı seyredersin ama hâlâ ıslaktır yanakların...
adını başkasının koyduğu çocuklar, büyüyüp zalim oldular~
insanların karakterlerini çözmeye başladığımdan beri gözlerim duygusuz bakıyor.
Call me by your name and I'll call you by name
-Elio, Elio... -Oliver, Oliver...
ağlamamak için kafasını gökyüzüne kaldırıp, derin derin nefes alanları anlamayacak olanlardansınız.
sonra uyuduğun odadan, balkondan, gezdiğin dolaştığın bahçeden eksildin. oysa sen geniş alanları severdin, gezmeyi hava almayı… koydukları yere nasıl sığdın dar gelmiyor mu, düşündükçe beni boğan o küçük alan? “pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun, seni görmem imkansız, imkansız, imkansız rüyalarım olmasa“ diyor şarkı. deremeyeceğim bir çiçeksin artık o dağda. bilmediğin bir toprağın acemisisin artık, daldığın uykuya iyi geceler de denmez şimdi..
toprağa teslim ederlerken seni, kolun kanıyordu, “durun, acıtmayın “ dedi içim, kolumda saatin zaman hala akarken sen nasıl da durdun öyle. ne bu telaş , nedir bu acele? ömrün bana yaşlı, aksi bir adam olduğunu göstermeye yetmedi ama çok yakışıklı öldün. iyyiz biz merak etme, seni bazen gülerek bazen gözümüzde yaşla hatırlıyoruz. şarkı söyleyen sesin kulaklarımızda. gözlerinden ve atmayan kalbinden öperim. adettendir, kal sağlıcakla.
İntikam almayacağım. Nefret etmeyeceğim. Bağırmayacağım. Ne kadar sorarlarsa sorsunlar tek kelime anlatmayacağım. Haklarında tek kötü bir şey düşünmeyeceğim. Ben bugünleri de atlatacağım ama bir daha asla yanınızda olmayacağım.