Hayatın en büyük trajedisi, insanların potansiyellerine ulaşamamaları değil, onlara ulaşmaya çalışmamalarıdır.
"Öyle kötü bir yazar oldum ki kendi hikâyemin figüranı oldum azizim."
Haklısın azizim, dürüstlük artık antika; vitrinde sergilenen, tozlu raflarda unutulan bir meziyet sanki.
Çoğunluğun uğultusunda kaybolmaktansa, yalnızlığın yankısı olmayı tercih ederim.
Belki de benim "ciddiyetsizlik problemim" aslında dünyanın "aşırı ciddiyet problemine" bir panzehirdir. Ne de olsa, biraz kahkaha kimseye zarar vermez, değil mi?
Sahte gülüşünüzle, kibirli sözlerinizle, insanları aşağılayan bakışlarınızla siz tam bir masal kötüsüsünüz.
Her şeyi anladım da ihtimal misin,
imtihan mısın bir türlü anlayamadım.
Unutmayın, herkesin hüznü kendine özeldir; tıpkı parmak izi gibi. Sizinkiyle kıyaslamaya çalışmak, anlamsız bir istatistik çabasıdır. Bırakın herkes kendi hüznünde özgür kalsın.
Önce birilerinin yokluğu ağır gelmeye başladı, sonra dünyanın yükü ağır geldi. İnsan kendine ağır gelir mi? Ben bana ağır geldim, sonra etim kemiğim ağır geldi. Fazla seçeneğim yoktu. Ya bileklerimi dikine kesecektim ya da kendimden gidecektim.
Cehennemime gel ey sevgili, ateş ol, kor ol gel.
Bütün benliğinden arın da gel.
Çırılçıplak bedeninle, alev alev dudaklarınla gel.
Şehvetin ateşiyle yakarak gel, ey benim günahım.
Çocuktum, çok masallara inandım.
Büyüdüm, büyüdükçe çoğaldı yaralarım.
Çok kez durmadan aktı kanım.
Şimdi sen varsın, cehennemime hoş geldin.
İçtiğim şarabın sarhoşluğu geçmedi.
Dudaklarımla zehirlerim tenini,
sen de durma, uyuştur bedenimi.
Birbirimize sığınalım.
Tanrı bile istemezken bizi,
biz isteyelim birbirimizi.
Neden sustuğumu sorma güzelim. Uzun cümlelerim var fakat ne benim anlatmaya halim var ne de senin dinlemeye tahammülün. Hadi gel denizi izleyelim.