Follow Your Passion: A Seamless Tumblr Journey
Önce Tanrı yeryüzünü kurdu; sessiz ve loş bir diyardı.
Sonra bir melek indi, adımları tüyden hafifti.
Gülümsedi o an, bir ışıltı yayıldı semaya,
Ve güneş doğdu altın bir taç gibi, aydınlattı her yanı.
Toprak sevindi o dokunuşla, canlandı derin uykudan,
Sapsarı buğdaylar fışkırdı, bereket saçtı her yandan.
Van Gogh o sarıya baktı, ilahi bir sırrı sezdi,
Fırçasıyla o rengi çaldı, meleğin gülüşünden hediye.
Bir melek dolaştı insanlar arasında, kalbi sevgi doluydu.
Bir ölümlüye gönlünü verdi, bu yasak bir duyguydu.
Tanrı gördü bu aşkı, kanatlarını aldı o melekten.
Ağladı melek uzun uzun, gözyaşları döküldü derinden.
O yaşlar birleşti, coşkun denizler oldu yeryüzünde.
Utancından saklandı melek, o engin suların dibinde.
Şimdi Ege'nin derinliklerinde bir deniz kızı o;
Sessiz çığlıkları yankılanır, her dalga bir fısıltı.
Beethoven duydu meleğin çığlıklarını, senfoniler yazdı.
Başkası duymadı.
Seni özlediğimi düşündükçe, gücünü yitirmiş bir derebeyi gibi yalnız hissediyorum kendimi. Sessizleşiyorum. Oysa konuşmayı nasıl da sevdiğimi bilirsin. Gece, en güzel uyku şarkılarını söylerken bile, susamazdım. Bilsen biraz sese nasıl da ihtiyacım var. Sadece biraz ses. Taşıyamıyorum bu yalnızlığı, oysa nasıl da çoğul yaşıyordum seninle her şeyi. Şimdi çıkıp gelsen, işte buradayım desen. Kendimi iyi hissetmem için sadece gülümsemen bile yeter. Yalnız ruhların kalıplarına sıkışmış sözler yazmak istemiyorum. Yedi cehennem, sekiz cennet olduğunu biliyorum. Bu yüzden, sırf bu yüzden seni bekliyorum. Yoruldum artık. Sözlerimi ayıklayıp, onlarla çoğalmak istiyorum. Gel artık, yalnızlığı sevmiyorum.
Yekta Kopan'ın matruşka isimli yazısı bu. Matruşka bebekleri gibi küçülte küçükte yazmış bu yazının aynısını. Küçüldükçe kötüleşmiş hisleri. Ben yazının devamını eklemiyorum çünkü o benim tek bebeğim ve ilk bebeğim. Onu çok seviyorum...